karakaçan ve maceraları

Merhaba! Karakaçan, Allah yürü ya kulum dediği zamanlarda, çeşitli maceralar yaşıyor. Bazen en olmadık yerlerde en olmadık şekillerde başını derde sokmayı başarıyor. Bazen en sıradan olayları macera tadında yaşıyor. Avcıların avdan çok hikayesini anlatmayı sevmesi gibi o da çenesini hiç tutamıyor. Bu blogun ana amacı budur.

Wednesday, December 27, 2006

Neden Karakaçan?




Bu soruyu oldukça sık duymaya başladım. Efendim, karakaçan çünkü eşekler, özellikle siyah ve sevimli eşekler karakaçan diye çağrılır. Karakaçan çünkü bundan daha eski zamanlarda henüz etrafımız hareket eden tenekelerle dolmamışken insanlar seyahatlerini bu dört ayaklı dostlarıyla paylaşırlardı. Karakaçan çünkü onlar sadece bir araç değil insanların yanlızlığını paylaşan bir yol arkadaşıydılar. Karakaçan çünkü atlar aristokratiktir, ağanındır, bugünün uçağıdır oysa eşekler köylüdür, halktandır, mütevazidir, kahrınıza katlanır, bugünün 70lerden kalma renault 12'leridir. Karakaçan çünkü o hep yol kateder, hayattaki esas amacı budur, yürümek. Karakaçan çünkü o yolun durumuna bakmaz, asfalt toprak ayırt etmez, sadece yürür. Karakaçan çünkü onlar emektardır.

Ama daha da farklı yorumlar getirilebilir. Karakaçan espriden aşakadan anlayan bir eşektir. Öyle olmasa hem Nasreddin hocanın hem de keloğlanın eşeklerinin adı karakaçan olmazdı. Üstelik maceracıdır. Don Kişotta Sancho'nun eşeğinin adı karakaçandır. Ancak Ekşi sözlüğe göre karakaçanın hikayesi burada bitmiyor.

Karakaçan halkı icin kulaktan dolma elde edilen bilgilere gore; bunlar balkanlar civarinda yasayan coban kabilelermis.. ulus devletlerin ortaya cikmasindan sonra da uluslararasi duzeyde cobanlik yapmaya ve gezginlige devam etmisler.. genis surulere cobanlik yapmak hususunda da ustlerine yokmus.. lakin yine de bir takim saldirilara maruz kalmaktan kurtulamayip sonunda bulgaristanda yerlesik hayata gecmisler.. baska balkan ulkelerinde de bulunduklari fakat adlarinin sanlarinin bilinmedigi de rivayetler arasinda.. karakaçan halkı eşek besleyiciliği ile ünlü olup, eşekleri dünyaca isim yapmıştır..

Neyse, ben araştırma yapmaya devam ederken birde Wikipedia'da rasladım karakaçan halkına, efendim bu halkın hristiyanlaşmış göçebe Türkler mi yoksa Dorlar üzerinden yunan kökenli mi olduklarına dair literatürde tartışma var. Bilinen gerçeklere hiçbir ülkeye ya da millet bağlı olmadan göçebe tarzda yaşadıkları ve hayvancılıkla uğraştıkları. Sarakatsani yunan, karakachani Bulgar, Saracaciani Romen isimleri. Türkçede ise kıra kaçandan türetilmiş olduğu ve ekilmemiş alanlara kaçanlar demek olduğu iddia ediliyor. Çünkü bu insanlar yazlarını dağlarda kışlarını ise aşağılarda geçirirlermiş.

Şİmdilik karakaçanlar için bu kadar :)

Saturday, December 09, 2006

Yeniden Viyana

Yeniden Viyana! Çarşamba günü Viyana yolcusuyuz kocacımla... Umarım Christmas marketleri açılmıştır ve sıcak şaraplar hazırdır şerefimize.. Dönünce yaşadığımız maceraları paylaşmak üzere :)

Friday, December 08, 2006

Dünya Keçiler Günü


Memleketimizde gün geçtikçe azalan keçi ve eşekleri hüzünle anıyorum. Bundan daha 20 yıl önce eşek sesleriyle uyanabildiğim, dağda gezen keçilerin çan sesleriyle yüzebildiğim güzel Ege kasabamda bile yok denecek kadar azaldılar. Eğer bir gün politikaya atılacak olsaydım tarım ve hayvancılıkdan sorumlu bakan olmak isterdim. Bu güzelim hayvanların ve sahiplerinin daha da azalmaması için.
İnatçılıklarınızı keyifli yaşamanız, sizinle inatlaşanları daha hoşgörüyle karşılamanız dileğimle.

Dolunayın en çok yakıştığı memleket



İstanbul'da gün batımı keyifli olur da Datça'da dolunay bunu kıskanmaz mı? Liman ışıklarını kıskandıran bu dolunay manzarası bence en keyifli Datça'da ve bir şişe kırmızı şarap eşliğinde seyredilir. Hele bir de şarap kadar sohpet de lezzetliyse sofranızda... Hadi bakalım, çek maşallah!

Günbatımı ve istavritler



Hep olmadığımız yerler güzel değil elbette. Yaşadığımızın şehrin de güzel yerleri var. Tabi trafikten ulaşabildiğimiz ve trafikten korkumuzu yenerek yollara düşebildiğimiz zamanlarda çıkarabiliyoruz keyfini sadece. İşte Anadolu Kavağı'nda gün batımı!

Bu fotoğrafı Anadolu Kavağı'nda geçen yıl sık gittiğimiz ama başımıza gelen
traji-balık bir olaydan sonra pek uğramadığımız bir balıkçı restoranından çekmiştim. Bu çok sevdiğimiz mekana davet ettiğimiz arkadaşlardan biri bir porsiyon istavrit isteyip de 4 adet yumurtadan yeni çıkmış istavrit yavrusundan oluşan tabağına itiraz edince mekan sahibinin oğlu gelerek bize istavritin kasasının fiyatından haberdar olup olmadığımızı sormuş, halde balık fiyatı pazar araştırması yapmadan balık yemeye kalkan biz cahiller ise sadece bakakalmıştık. Heralde o sıralar soğan domates ve yeşillikler karneyle satılıyor olmalıydı ki tabakta istavritcikleri yapayalnız bırakıvermişlerdi.

Sunday, December 03, 2006

Şeşkaza Venedik



Viyana ve Floransa arasındaki bir araba yolculuğu sırasında bir günlüğüne sokaklarını arşınladığım Venedik büyüleyici yerlerden biri Avrupa'daki. Dile düştüğü kadar var sahiden... Yolların Japonu Karakaçan'ın çektiği fotoğraf fazla söze gerek bırakmıyor sanırım.

Karakaçan Paris'te


Merhaba! Karakaçan, Allah yürü ya kulum dediği zamanlarda, çeşitli maceralar yaşıyor. Bazen en olmadık yerlerde en olmadık şekillerde başını derde sokmayı başarıyor. Bazen en sıradan olayları macera tadında yaşıyor. Avcıların avdan çok hikayesini anlatmayı sevmesi gibi o da çenesini hiç tutamıyor. Bu blogun ana amacı budur.